Akıcılık Bozukluklarının Ebeveynler Üzerindeki Etkileri

Akıcılık Bozukluklarının Ebeveynler Üzerindeki Etkileri

Janet Bielby’nin “Akıcılık Bozukluklarıyla Yaşamak” isimli makalesinden derlediğimiz 3 bölümlük yazının son bölümünü yayınlamaktayız. Bugün yazımızda akıcılık bozukluğu bulunan bir bireyin ebeveynlerinin psiko-sosyal anlamda hangi etkilere maruz kaldığı ve bu etkilere ne gibi tepkiler verebileceği üzerinde duracağız.

İyi okumalar…

Ortaklıklar veya ilişkiler içerisinde en karmaşık ilişki kekemeliği olan birey ile onun ailesi arasındaki ilişkidir. Bizim bu araştırma alanına ilişkin görüşlerimiz çocuğu ile sürekli ilişki içerisinde bulunan ailelerin, çocuklarının kekemeliklerinin terapötik ilerlemesini fark edilir derecede daha erken anladıkları ve sonrasında çocuklarının kekemelikleri üzerine çalışılan terapi sürecinde ciddi bir pozitif etki yarattıkları yönündedir. Diğer taraftan, bu sürece tartışmasız zorluklar getirenler vardır. Biz farklı ebeveynlik yöntemlerinin zeminini oluşturan yöntemleri daha iyi anlamayı, böylece aileler arasındaki farklı ebeveynlik yöntemlerine karşı hem kendimizi, hem de terapi sürecimizi ve prosedürlerimizi daha iyi düzenlemeyi istiyoruz.

Akıcılık bozuklukları konusundaki eski çalışmalar ebeveyn-çocuk arasındaki bağlılık üzerinde durmuşlardır; bunlar ailenim iletişim yöntemleri, konuşma karakteristikleri, tutumları ve kekemelik hakkındaki bilgileridir. Ancak, kekemeliğin ebeveynler üzerindeki etkileri hakkında bilgi, empirik araştırmalarda yeterli değildir. Yairi ve Ambose’nin 2005 yılındaki çalışmalarında belirttikleri gibi, “Aileye… Kekemeliğin devam eden etkileri araştırmacılar tarafından sıklıkla gözden kaçırılan bir durumdur.” Geleneksel terapi yöntemleri, kekemeliği olan çocuğun aileye ne gibi krizler yarattığına odaklanmak yerine, ailenin kekeleyen çocuğa nasıl yardım edeceği üstüne odaklanır.

Ebeveyn-çocuk ilişkisinin niteliği çocuğa sosyal yeterlilik konusunda model olma, kopyalama stratejileri ve hayat motivasyonu hakkında gittikçe artan bir rol üstlenmektedir.

Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan çalışmalardan elde edilen kanıtlar uygun ebeveynliğin çocuğa etkili sosyal uyum sağlama ve kopyalama esnekliği vermeyi içerdiğini göstermektedir. Ailesine güvenli bir şekilde bağlı çocukların, ailesinden kopuk çocuklarla karşılaştırıldıklarında daha hevesli ve sorun çözme becerilerinin daha kuvvetli olduğu görülmüştür.

Bu çalışmada okul-çağı kekeleyen 10 çocuk ve 20 ebeveyni, okul çağı akıcı konuşan 10 çocuk ve 20 ebeveyni karşılaştırılmış ve çalışma süresince ebeveynlik yöntemlerinin sınırları, ebeveyn ve eşinin bağlılık örüntüleri ve kekeleyen çocukların aile raporları ile ebeveyn raporlarının akıcı konuşan çocuklarla kıyaslandığında ne gibi farklılıklar görüldüğü üzerinde durulmuştur.

Çalışmadan elde edilen sonuçlar şu şekildedir;

  • Kekeleyen ve akıcı konuşan çocukların ailelerinin ebeveynlik yöntemleri arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir.
  • Kekeleyen çocukların aileleri akıcı konuşan çocukların aileleriyle karşılaştırıldığında çocuklarının daha fazla davranış problemi gösterdiklerini rapor etmişlerdir.
  • Kekeleyen çocuklar akıcı konuşan çocuklarla kıyaslandıklarında ailelerinin daha zayıf ebeveynsel bağları olduğunu söylemişlerdir.
  • Kekeleyen çocuklar akıcı konuşan çocuklarla kıyaslandığında ailelerinin onlara daha az “Ebeveynsel güven” gösterdiklerini söylemişlerdir. Bu bulgular, kekemeliğin süren tecrübelerinin ebeveyn-çocuk ilişkisinin niteliğine etkileri ile uyumludur.
  • Kekeleyen çocukların büyük kısmı kekemelik nöbetlerine ebeveynlerinin verdikleri tepkiler ve nöbetleri kontrol etme konusunda hüsrana uğramış hissetmektedirler.
  • Genç kekeleyenler bu hüsranın yalnızca ebeveynlerinin kekemeliklerini şekillendirme yöntemlerinden kaynaklanmadığını, ayrıca ebeveynlerinin kekemelik konusunu nasıl sakladıklarıyla da ilgili olduğunu rapor etmişlerdir. Bu konudaki genel kanı, kekeleyen bireylerin bu bozuklukları hakkında konuşup konuşmama seçimini kendilerine bırakmasını istedikleridir.
  • Kekeleyen çocukların büyük bir bölümü arkadaşlarının kekelemelerinden haberi olduğunu, ancak bu konuyu gereğinden fazla sorun etmediklerini söylemişlerdir. Ayrıca aynı grup, konuşmaları konusunda yardım eden arkadaşlarının konuşmalarını düzeltme girişimlerini minnet ile karşıladıklarını söylemişlerdir. Bu çocuklar ailelerinin onları düzeltme girişimlerinden dolayı çileden çıktıklarını söyleyen grup ile aynı çocuklardır.
  • Sonuçlar göstermiştir ki, kekemelik doğal aile iletişimini engellemekte ve zarar vermektedir.
  • Muhtemelen kekemelik zaman içerisinde alışılagelmiş ebeveynlik yöntemlerine etki etmekte ve bu yöntemleri değişmeye zorlamaktadır. Kekeleyen çocukların ebeveynleri akıcı konuşan çocuklarının ebeveynleri ile kıyaslandığında çocuklarıyla iletişim kurmak ve onların bu zorluklarını telafi etmek için çok daha fazla çalışmak zorundadırlar.
  • Bulgular kekeleyen çocukların ebeveynleriyle bağlarının zayıf olduğunu ve bu bağın kuvvetlenmesi için tüm ailenin klinik olarak yardım almaları gerektiğini göstermektedir.
  • Gittikçe yayılan bir başka düşünce, çocukları üzerine düşen ebeveynleri yaptıkları etkilerin çocukları için sonuçları olacağı konusunda eğitmek terapötik süreç açısından çok önemli ve tatmin edici sonuçlar doğurmaktadır.
  • Her aile dinamiği birbirinden farklı olduğu için, “her duruma uyan” bir çocukluk dönemi kekemelik çözümü bulunmamaktadır; klinisyenler her değişkeni ayrı ayrı incelemek ve ancak sonrasında kekeleyen çocuk, onların ebeveynleri ve kardeşleri arasındaki özel ve karmaşık ilişki sorunlarını çözme üzerine çalışmaya başlatmalıdırlar.