Gelişimsel ve Davranışsal Problemleri Olan Çocuklarda Duyu Bütünleme Terapisi

Gelişimsel ve Davranışsal Problemleri Olan Çocuklarda Duyu Bütünleme Terapisi

Duyu bütünleme terapisi, gelişimsel ve davranışsal problemleri olan çocukların tedavisinde ergoterapistler ve duyu bütünleme terapisi uygulama yetkinliği verilen diğer terapistler tarafından sıklıkla kullanılmakta ve kullanımı daha da artmaktadır. Duyu bütünleme terapisi; vestibüler, proprioseptif, işitsel ve dokunsal girdiler sağlayarak duyusal sistemi düzenleyen çeşitli aktiviteleri içermektedir. Bu duyusal girdileri sağlamak amacıyla duyusal fırçalar, salıncaklar, toplar ve diğer özel olarak tasarlanmış terapötik ekipmanlar kullanılmaktadır.

Bununla birlikte, duyu temelli problemlerle değerlendirilen çocukların beynin duyusal yolaklarında gerçek bir “bozukluğun” olup olmadığı veya bu kısıtlılıkların diğer gelişimsel ve davranışsal bozukluklarla ilişkili özellikler olup olmadığı henüz kanıtlanmamıştır. Duyu bütünleme problemlerine yönelik evrensel olarak kabul edilmiş bir tanı kriteri olmadığından, kesin bir duyusal işleme problemi tanısı konulamamaktadır. Bu nedenle mevcut gelişimsel ve davranışsal problemler göz önünde bulundurulmalı ve kapsamlı bir değerlendirme süreci izlenmelidir. Duyusal girdiyi tolere etme ve işlemleme zorlukları; otizm spektrum bozuklukları (OSB), dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), gelişimsel koordinasyon bozuklukları ve çocukluk çağı kaygı bozuklukları dahil olmak üzere birçok gelişimsel davranış bozukluğunda görülebilen bir tablo niteliği taşımaktadır.

Duyu Sistemlerinin Geliştirilmesi

Duyu bütünleme, öncelikli olarak 1970’li yıllarda ergoterapist A. Jean Ayres tarafından tanımlanan bir perspektiftir. Vücudun çevreden gelen duyusal girdileri kullanma ve işlemleme biçimini ele almaktadır.  Ayres, gelişimin diğer yönleri (dil ve motor gelişim vb.) gibi duyusal sistemin de zamanla geliştiğini ve gelişim sürecinde eksikliklerin oluşabileceğini öne sürmektedir. İyi düzenlenmiş bir duyu sistemi, birden fazla kaynaktan (görsel, işitsel, proprioseptif ve vestibüler) gelen duyusal girdileri birbirine entegre etmektedir. Ayres, duyu nöronları sinyal vermediğinde veya efektif bir şekilde çalışmadığında, gelişim, öğrenme süreçlerinde ve duygusal düzenlemede problemlere yol açan duyu bütünleme problemlerinin meydana geldiğini ifade etmektedir.

Beynin çevreden gelen duyusal uyaranları işlemleme yeteneği, temel sinirbilim araştırmalarının yoğunlaştığı bir alan niteliği taşımaktadır. Hubel ve Wiesel, görsel duyusal girdinin beyinde işlemlenme şekli üzerindeki erken deneyimin önemli etkilerini belgeleyen ilk kişiler arasındaydı.  Hayvanlarla ve insanlarla yapılan araştırmalar, diğer duyuların nasıl işlendiğini ve bütünleştirildiğini, belirli sendromlarda bu süreçlerin nasıl bozulduğu (örn:, otizm, şizofreni) ve belirli deneyimlerin bu süreçleri nasıl etkilediğini (örneğin, uzun süreli hastane yatışı, evlat edinilme vb) keşfetmeye başlamaktaydı. 

Problemin İfadesi

Ayres 1970’li yıllarda duyu bütünleme problemlerini tanımladığından beri, duyu temelli terapi yöntemleri, ev de dahil olmak üzere çeşitli kliniklerde, okullarda ve terapi ortamlarında çocuklarda görülen bir dizi duyusal semptomları tedavi etmek için esas olarak ergoterapistler tarafından gittikçe artan bir şekilde kullanılmaktadır. 

Duyusal entegrasyon, duyusal “diyetler” ve diğer duyu temelli terapiler tipik olarak klasik Duyu Bütünleme Teorisine dayanır, ancak genellikle temel olarak tanımlanan duyusal entegrasyon protokollerinin tümü her çocuk için kullanılmamaktadır.

Duyu bütünleme terapistleri; vestibüler, proprioseptif, işitsel ve dokunsal girdiler sağlayarak birtakım duyu fırçaları, salıncaklar, toplar ve bu girdileri sağlamak için özel olarak tasarlanmış diğer terapötik ekipmanları kullanarak duyusal sistemi düzenleyen aktivite ve seansları gerçekleştirmektedir. Ergoterapistler, bireyin günlük yaşam aktivitelerine katılım becerilerini sınırlayan engelleri tanımlarken ve bu becerileri arttırırken de duyu bütünleme yaklaşımını gerektiğinde kullanabilmektedir.

Duyu bütünleme teorisi uygulayıcıları, uygun olmayan veya yetersiz duyusal işlemlemenin tedavi edilebilir bir gelişimsel bozukluk olduğuna ve tedavinin gelişimsel problemlerin iyileştirilebileceğini, adapte edilebileceğini savunmaktadır. 

Duyusal işlemleme problemlerinin genel bir tanımı bulunmaktadır, ancak evrensel olarak bir geçerliliği bulunmamaktadır. Duyusal Profil gibi standartlaştırılmış ölçüm yöntemleri, bir çocuğun duyusal problemlerini sınıflandırmak için geliştirilmiştir. Duyusal Profil, bir çocuğun duyusal işlemleme becerilerini ölçmek ve bir çocuğun günlük yaşam aktivitelerinde duyusal işlemlemenin aktivite performansı üzerindeki etkisinin somut bir çıktısını sağlamak için profesyoneller tarafından kullanılan standart bir değerlendirme aracıdır. Bu tür standardize ölçüm yöntemleri, gelişimsel ve davranışsal farklılıkların çocuğun günlük yaşam aktivitelerindeki aktivite performansını ne kadar etkilediğini ölçmek için ergoterapistler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.

Duyusal işlemleme problemlerinin doğru bir şekilde tanımlanması hala klinik bir handikap olmaya devam etmektedir. Miller ve ark. tarafından önerilen duyusal işleme bozukluğu sınıflandırma sisteminde, duyusal işleme bozuklukları 3 spesifik başlığa ayrılmaktadır: duyusal modülasyon problemleri, duyusal ayırt etme problemleri ve duyu temelli motor problemler.

Bu başlıklar daha sonra alt başlıklara ayrılmaktadır. Duyusal modülasyon problemleri; aşırı tepki veren, yetersiz tepki veren ve duyusal arayış içinde olan çocuklara göre alt başlıklara ayrılmaktadır. Duyusal ayırt etme problemlerinin spesifik bir alt tipi olmamakla birlikte . Duyu temelli motor problemler, postüral bozukluk ve dispraksi olarak ikiye ayrılmaktadır.

Duyusal işlemleme problemleri veya benzer bir tanı Bebeklik ve Erken Çocuklukta Gelişimsel Bozuklukların Tanısal Sınıflandırması ve Ruh Sağlığı ile Disiplinlerarası Gelişim ve Öğrenme Bozuklukları Konseyi’nin Bebeklik ve Erken Çocukluk için Tanı El Kitabı’na dahil edilmiştir, bu kaynaklarda “bebeklerde düzenleyici-duyusal işlemleme problemleri”  de 0-3 yaş grup için gelişimsel bir farklılık olarak sınıflandırılmıştır.

Daha büyük çocuklar ve ergenler için, evrensel olarak kabul edilen bir duyusal işlemleme problemleri tanımı yoktur. Bazı uzmanlar Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda otizm spektrum bozuklukları tanımının, duyusal uyaranlara yetersiz veya aşırı tepki verme gibi duyusal problemlerle ilişkili semptomların tanımını içerecek şekilde genişletilmesi önerilmektedir.

Duyusal işlemleme problemleri olarak tanımlanan semptomlarla değerlendirilen çocukların beynin duyusal yolaklarında gerçek bir “bozukluğa” sahip olup olmadığı veya bu eksikliklerin diğer gelişimsel ve davranışsal bozukluklarla ilişkili farklılıkları temsil edip etmediği belirsizliğini korumaktadır. 

Spesifik olarak, otizm spektrum bozukluğu (OSB),  dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve gelişimsel koordinasyon problemleri olan çocuklarda görülen davranış farklılıkları, duyusal işlemleme bozukluğu olan çocuklarda tanımlanan semptomlarla örtüşmektedir. Bugüne kadar yapılan mevcut çalışmalar, duyu bütünleme problemlerinin diğer gelişimsel yetersizliklerden ayrı bir bozukluk olarak değerlendirilmesine dair bir kanıt sunmamaktadır. Dahası, yoğun semptomlar ve ağır klinik tablo, tutarlı sonuçların eksikliği ve tedaviye yanıtı değişken kılan çevresel faktörler de dahil olmak üzere, duyu bütünleme terapisinin etkinliğini değerlendirmek için çok sayıda ön zorluk mevcudiyeti devam etmektedir. 

Duyu bütünleme terapisinin etkinliğini tanımlamanın ve incelemenin zorluklarına rağmen, duyu bütünleme problemleri olan çocuklarda anlamlı bir klinik tablo elde etmenin mümkün olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmektedir. Yayınlanmış vaka çalışmaları ve gözlemsel çalışmalar, duyu bütünleme problemleri olan çocuklar için duyu bütünleme terapisinin olumlu sonuçlarını bildirmektedir. Duyu bütünleme terapisinin kullanımıyla hedeflere ulaşmada olumlu bir eğilim olduğunu ortaya çıkaran meta-analizler de literatürde mevcuttur. 

Öneriler

  • Mevcut durumda çocuk doktorları duyu bütünleme problemlerini bir klinik tablo olarak tanımlayamamaktadır. Bu duyusal semptomlar mevcut olduğunda, diğer gelişimsel bozukluklar (özellikle otizm spektrum bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, gelişimsel koordinasyon bozukluğu ve çocukluk çağı kaygı bozukluğu) göz önünde bulundurulmalı ve çocuk psikiyatristi ve çocuk psikoloğu tarafından değerlendirilmelidir. 
  • Çocuk doktorları ve psikiyatristler, çocuklarda gelişimsel ve davranışsal problemler için duyu bütünleme terapilerinin kullanımına ilişkin mevcut bilgi ve duyarlılığa sahip olmalı ve aileleri bu konuda bilgilendirmelidir. 
  • Çocuk doktoru, aileyi duyu bütünleme terapisi alması konusunda yönlendiriyorsa, ailelere bir terapinin etkili olup olmadığını nasıl farkedebilecekleri ve bu süreci nasıl yönetebilecekleri konusunda rehber olma konusunda önemli bir rol oynamaktadır. 
  • Ailelerin tedavinin etkilerini takip edebilmesi için basit yöntemler geliştirmelerine yardımcı olunmalı (örn. değişen tutumlara yönelik günlük tutma, öncesi sonrası değerlendirme ölçekleri). Ailenin spesifik olmasına ve terapinin başlangıcında tasarlanan, bireyin günlük yaşam aktivitelerine katılma ve bunlara katılma yeteneğini geliştirmeye odaklanan açık tedavi hedefleri oluşturmasına yardımcı olun (örneğin, odaklanma ve dikkat süresini arttırma, beslenme problemlerine çözüm sunma ve yüksek düzeydeki uyaranları tolere edebilme vb.). 
  • Aile, çocuk doktoru ve diğer klinisyenler, duyusal problemlerin çocuğun günlük yaşam aktivitelerine katılma becerileri üzerindeki etkileri doğrultusunda tedaviye yön vermek için birlikte çalışmalı ve iletişim halinde olmalıdır.

DİLGEM olarak yayınlamış olduğumuz diğer makaleleri buradan inceleyebilirsiniz.

 

Kaynak

Makalenin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.