Kişilik Bozuklukları: Obsesif Kompulsif Bozukluğu
Kişilik Bozuklukları Tanımı
Kişilik, kişinin kendine göre bir ayrılığının, belirgin özelliklerinin olması durumudur, kişinin “kendine özgülüklerinin bir bileşimidir. Diğer bir deyişle, kişinin kendine özgü özelliklerinin bütünlüğüdür. Kişinin, günlük yaşamda verdiği özgül davranışa tepkilerin ve tutumların oluşturduğu bir örüntüdür. Bu örüntünün kendi içinde bir tutarlılığı ve öngörülebilir bir yanı vardır. Sözü edilen bu bütünlük, çoğu kişide görülebilen değişkenlik aralığından sapmalar gösteriyorsa, kişilik özellikleri oldukça katıysa, kişinin toplumsal uyumunu ve işlevselliğini bozuyorsa, öznel bir sıkıntı yaratıyorsa kişilik bozukluğu tanısı konabilir. Kişilik bozukluklarında görülen özellikler kapsamlıdır ve süreklilik gösterir. Tanı konabilmesi için yaşamın değişik alanlarında (iş yaşamı, özel ilişkiler gibi) uzun süreli zorluklar yaşandığına ilişkin bir öykü alınmış olması gerekir.
Kişilik Bozukluklarının Alt Alanları Nelerdir?
Kişilik bozuklukları üç kümede ele alınır. A kümesi (paranoid kişilik bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu, şizotipal kişilik bozukluğu), B kümesi (antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu, histriyonik kişilik bozukluğu, narsisistik kişilik bozukluğu), C kümesi (çekingen kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu) şeklinde betimlenebilir.
Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Türk Psikiyatri Derneği (TPD, 2018) tarafından obsesyon ‘kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtüler’ olarak tanımlanırken kompulsiyon ‘Obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemler’ olarak tanımlanmıştır. Obsesyon sözcüğü Latince ’de “kuşatmak, çevirmek, etrafını sarmak” anlamlarına gelen obsidere sözcüğünden türemiş ve ‘zihni işgal eden herhangi bir eylem’ olan psikoloji alanındaki anlamını 1901 yıllarında kazanmıştır (Online Etymology Dictionary, 2018). Obsesyon veya saplantı kendiliğinden bilinç alanına giren, yineleyici, sıkıntı yaratan, kişinin saçma ve yanlış olduğunu bildiği düşünce, dürtü ya da imajlardır (Bayar ve Yavuz, 2008:185).
Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu (OKKB) mükemmeliyetçilik, kontrol ihtiyacı ve bilişsel katılıkla karakterize olan erken başlangıçlı bir bozukluktur (Fineberg ve ark., 2014). Bu bozukluğa sahip bireyler ilişkilerinde domine edici bir rol benimserler ve otoriteye fazla bağlılık ya da fazla dirençlilik gösterebilirler. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahip bireyler duygulanımlarını çok kontrollü şekilde ifade edebilir ve duygusal olarak çok dışavurumcu kişilerin yanında rahatsız hissedebilirler. Günlük ilişkileri formal ve ciddi özelliktedir. Diyecekleri/yapacakları şeyler mükemmel olana kadar kendilerini geride tutarlar. Mantık ve zekâ ile çok ilgilidirler (Diedrich ve ark., 2015).
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun esas özelliği düzene, mükemmeliyetçiliğe, zihinsel ve kişilerarası kontrole yönelik kaygı gösterme ve yeterlik, esneklik ve açıklık konusunda sıkıntı yaşamaktır. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler kurallar, detaylar, prosedürler, listeler, programlara yapılan aktivitenin ana noktalarını kaybedecek kadar özenli bir dikkat gösterirler. Bu bireyler çok dikkatli ve tekrara meyillidirler, detaylara ekstra dikkat verirler ve olası yanlışlar için tekrar tekrar kontrol ederler. Zamanı kullanmakla ilgili zayıf olabilirler ve bundan dolayı çok önemli görevler son dakikaya kalabilir.
Bireyin kendine yüklediği yüksek standartlar ve mükemmeliyetçilik duygusu bireylerde anlamlı işlev bozukluklarına ve sıkıntılara yol açabilir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahip bireyler işlerine ve üretken olmaya kendilerini adarlar ve arkadaşlık, boş vakit aktiviteleri gibi konuları dışlarlar. Bu durum ekonomik sebepler yüzünden oluşan durumlar değildir (Ansseau, 1997). Rahatlamak ya da bir gece/hafta sonu dışarı çıkmak için vakitleri olmadığını düşünürler. Keyif verici bir aktiviteyi, seyahatleri sürekli erteleyebilir ve o aktiviteleri hiç gerçekleştirmeyebilirler.
Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğunun yerleşik düşünceleri:
- Ben hem kendimden hem de başkalarından sorumluyum.
- Her şeyin en iyisini yapmak önemlidir.
- İşin doğru yapılabilmesi için bir düzene, yol, yönteme ve kurallara gerek duyarım.
- Yol, yöntemim olmasa her şey darmadağın olur.
- Duygularımı tam anlamıyla denetim altında tutmam gerekir.
- İnsanlar benim yol ve yöntemlerime göre işlerinin gereğini yerine getirmelidirler.
- En yüksek düzeye ulaşamazsam bunu başarısızlık olarak kabul ederim.
- Yapılan, kusurlar ve yanlışlar bağışlanamaz.
- Ayrıntılar son derecede önemlidir.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun genetik faktörleri incelendiği zaman, daha geçmişte yapılan çalışmalar genetik bir faktöre vurgu yapmıyor olsa da yeni çalışmalara göre OKKB genetik aracılığıyla bireylerden aktarılabilen bir bozukluk sınıfına geçiş yapmıştır. 92 tek yumurta, 129 çift yumurta ikizinin katıldığı bir ikiz çalışmasında OKKB için genetik aktarım 0.78 olarak bulunmuştur (Torgersen ve ark., 2000). İkiz çalışmalarıyla birlikte nörotransmiterler üzerine yapılan Light ve arkadaşlarının (2006) çalışmalarına göre, dopamin D3 reseptörünün Gly/Gly genotipine sahip olmanın OKKB tanısı alma riskini 2.4 oranında arttırdığı belirtilmektedir.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun ilerleyişi genel olarak stabil olmasına rağmen bazı zamanlarda öngörülmesi zor olabilir. Genellikle geç ergenlik ya da yetişkinliğin başlarında ortaya çıkmaktadır ve yaşla birlikte artan bir örüntüye sahiptir. Bu kişilik bozukluğunu daha metodolojik ve detaycı iş tanımlamalarına sahip işlerde çalışan bireylerde görmek mümkündür (Robinson, 1999). Toplumun yaklaşık %1 ‘inde görülür. Erkeklerde daha sık görülür.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu, isim benzerliğinden de kaynaklanarak obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile karıştırılabilmektedir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunda OKB’den farklı olarak genele yayılmış, köklü bir katılık ve kurallar bütünü ortaya çıkmaktadır. OKB ile OKKB’nin komorbit olarak görülmesinin, OKB semptomlarının daha erken yaşlarda görülmesi, bireyin daha sık simetri ve biriktirme obsesyonu olması ve tekrarlayan temizleme, düzenleme, biriktirme kompulsiyonları ile anlamlı şekilde ilişkili olabileceğini belirtmiştir. Buna ek olarak OKKB özelliklerinin OKB’li bireylerin ebeveynlerinde daha sık rastlandığı ve mükemmeliyetçilik, biriktiricilik ve detaylarla meşguliyet gibi özelliklerin OKB’li bireylerin ebeveynlerinde daha sık rastlanır olduğu bulunmuştur (Calvo ve ark., 2009).
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu için farmakolojik ve psikolojik birçok farklı yöntemler ile tedaviler denenmiştir. Farmakolojik yöntemler ile tedavisine yönelik çalışmalar incelendiğinde, Ansseau (1997) fluvoxamine’in etkililiğini 24 depresif olmayan OKKB hastasında çift yönlü kör bir desene sahip bir çalışmasında, 3 aylık bir süre sonrasında fluvoxamine kullanıcılarında placebo grubuna göre anlamlı bir etki gözlenmiştir.
Psikoterapi alanında yapılan çoğu çalışma depresif tanılarla komorbit görülen kişilik bozuklukları üzerine yapılmıştır. Barber ve Muenz (1996), OKKB ve kaçıngan kişilik bozukluğu olan depresif bireylerde bilişsel terapi ve kişilerarası terapi etkililiğini çalışmışlardır. Sonuçlar incelendiğinde kişilerarası terapinin, OKKB komorbitliği durumunda depresif duygu durumunun azalmasında daha etkili olduğu, kaçıngan kişilik bozukluğu komorbiditesinde ise bilişsel terapinin daha etkili olduğu vurgulanmaktadır (Barber ve Muenz, 1996).
Görüldüğü gibi farmakolojik ve psikolojik tedavi yöntemi obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tedavisinde etkili sonuçlar verebilmektedir. Fakat bu bulgular çok sınırlıdır ve genellenebilir niteliğe sahip değildir (De Reus ve Emmelkamp, 2012).
Diğer makalelerimize göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kaynakça
http://gubadli.cls.az/front/files/libraries/1780/books/730830877.pdf
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/528528