Niçin Rüya Görürüz?

Niçin Rüya Görürüz?

Göz hareketlerinin hızlandığı REM periyodunda iken imge, hatıra, hislerin istek dışı deneyimlenmesi durumuna rüya denir. Genellikle birden çok rüyayı bir gecede görmekteyiz. Hepimiz rüya görürüz ancak kimimiz rüyaları hatırlamaz.

Rüyalar çoğunlukla aşina olduğumuz ortamlarda geçer ve gerçek hayatta gerçekleşme ihtimali çok düşük olayları kapsar. Büyük kısmı ilginç olaylardan oluşur. Rüya anında aynı zamanda hissederiz. Kaygı, stres ve şiddet gibi olumsuz süreçlere maruz kaldığımız rüyalar kâbus sınıfındadır ve uyandıktan sonra da etkisi bir süre daha hissedilir, öyle ki durum bazen psikolojik bir probleme hatta insomnia dediğimiz uyku yitimine kadar gidebilir.

Niçin rüya gördüğümüz ise merak konusudur. Bu konuda bilim adamları çeşitli hipotezler ileri sürmüştür. Anılarımızı yeniden deneyimlemek ve güçlendirmek, duygularımızı düzenlemek hipotezlerden bazılarıdır. Ancak insanlar gördükleri rüyaların bir önsezi, yaratıcı düşünce veya iç dünyalarının bir yansıması olduğu görüşündeler.

Eski çağda Mısır inanışına göre rüyalar, yaratıcı ile bir iletişim şekli olarak tanımlanmakta ve yaratıcıdan bize taşınan kehanetleri barındırmakta idi. 1899 yılında Freud’un yazdığı bir kitapla birlikte ‘rüya yorumlama’  psikolojinin bir alanı haline geldi. Her ne kadar günümüz bilimcileri Freud ile aynı görüşü paylaşmıyorsa da Freud, rüyaları bilinçaltına giden bir kral yolu olarak tanımlamıştır. Yine de sabah uyandığımızda rüyamızın bize ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışırız.

Uykudan uyandıran ve çocuklarda daha sık rastlanan diğer bir durum, kâbustur. Kâbuslar ve gece terörü genelde karıştırılmakla birlikte gece terörünün panik atak benzeri belirtiler taşıdığı, kişiyi çığlık çığlığa uykudan uyandırdığı bilinmektedir. Ayrıca kaygı hissine yol açan kâbuslar sabah uyandıktan sonra hatırlanırken kişi gece terörünü hatırlamamaktadır.

Kaynakça: https://www.psychologytoday.com/gb/basics/dreaming