MAKALELER

Aile Travmasının, Farkında Olmadan Ebeveynliğinizi Nasıl Şekillendirdiği

Nesiller arası travmanın, ebeveynlerin işlenmemiş duygusal yaraları aracılığıyla çocuklara nasıl aktarıldığını ve aile içindeki öfke, kaygı ve ilişki sorunlarını nasıl şekillendirdiğini keşfedin.

5 dk. okuma süresi
Aile Travmasının, Farkında Olmadan Ebeveynliğinizi Nasıl Şekillendirdiği

Tüm çabalarınıza rağmen tepkilerinizin ebeveynlerinizinkini neden yansıttığını keşfedin. 

Temel Noktalar : 

• Travmanın etkileri, özgün travmatik olaylar tekrar yaşanmasa bile çocuklara aktarılabilir. 

• Beynin stres yanıt sistemi, ebeveynlerin işlenmemiş travmaları nedeniyle kalıcı olarak değişime uğrayabilir. 

• Aile travması hakkında tamamen sessiz kalmak ya da sürekli konuşmak, sonraki kuşağa zarar verebilir. 

My-Linh Le, çocukluk döneminde ebeveynlerinin en küçük hatalara dahi öfke patlamalarıyla tepki verdiğine tanıklık ederek büyüdü. İlkokul birinci sınıfta çantasını unuttuğunda annesi, sırt çantasını odanın karşı duvarına çarpacak kadar şiddetle fırlattı. Kız kardeşi yemeği bozduğunda ise babası tabakları yere fırlattı. Ev, sürekli olarak öngörülemez öfke patlamalarıyla doluydu ve bu durum Le’nin geceleri uykusuz kalmasına, ertesi gün hangi hatayı yapabileceği kaygısıyla yaşamasına yol açtı.Çocukken Le, tüm Vietnamlı ailelerin bu şekilde davrandığını sanıyordu. Ancak yıllar sonra erkek arkadaşıyla yaptığı bir telefon görüşmesinde, ondan beklediği bir şeyi yapmadığında, öfke ‘hiçbir yerden aniden fışkırdı’. Telefonu odanın içine fırlatmak istediğini hissetti. Le, ‘Bu gerçekten depresif bir andı; annemle aynı olduğumu fark ettim,’ dedi. Ebeveynleri ise derin kayıplar yaşamıştı. Babasının ilk eşi ve oğlu, Amerika’ya ulaşmaya çalışırken botlarının batması sonucu boğularak ölmüştü. Annesi ise, kaçışlarının fark edilmesinden korktuğu için, ağlayıp çırpınan kızını Vietnam’da bırakmak zorunda kalmıştı. Bu kayıplar — hiçbir zaman konuşulmayan, neredeyse hiç kabul edilmeyen — ailenin duygusal iklimini şekillendirmiş ve etkilerini sonraki kuşağa aktarmıştı. Le’nin hikâyesi bize kritik bir gerçeği gösteriyor: Travma yalnızca doğrudan yaşayan bireyleri etkilemez. Etkileri, dalgalar halinde nesiller boyunca yayılabilir; kökensel olayları hiç yaşamamış çocuklarda ve torunlarda dahi beklenmedik biçimlerde ortaya çıkabilir. 

Nesiller Arası Travma Nedir? 

Çoğumuz nesiller arası travmayı basit terimlerle düşünürüz: Ebeveynler bir tür travma — belki istismar ya da ihmal — yaşamış, ardından çocuk da benzer deneyimlere maruz kalmıştır. Ancak lisanslı klinik psikolog Dr. Rebecca Babcock Fenerci, tanımın bundan çok daha derin olduğunu belirtir. Nesiller arası travma, çocukların yalnızca aynı travmayı yaşama olasılığını değil, aynı zamanda bu travmanın sonuçlarını deneyimleme riskinin artmasını da kapsar. Bu sonuçlar arasında travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), duygudurum bozuklukları, davranışsal problemler ve bozulmuş bağlanma yer alır. 

Dr. Fenerci şu örneği verir: “Çocukluk döneminde fiziksel istismardan sağ çıkmış bir ebeveynin çocuğu, benzer şekilde fiziksel istismara maruz kalırsa risk altındadır. Ancak bu çocuk aynı zamanda belirli duygudurum bozuklukları, davranışsal sorunlar, bağlanma bozuklukları ya da değişmiş kortizol düzeyleri ve stres-yanıt sistemi işlevleri açısından da artmış risk altında olabilir.” 

Bu, travmanın aktarımının, özgün travmatik olaylar tekrar yaşanmasa dahi gerçekleşebileceği anlamına gelir. Travmanın etkileri — değişmiş stres tepkileri, duygusal örüntüler ve ilişki zorlukları — bir sonraki nesle geçebilir. 

İnsanların Travmaya Bu Kadar Farklı Tepki Vermesinin Nedeni 

Travmatik koşullara insanların ne kadar farklı tepki verebildiğini öğrenmek şaşırtıcı olabilir. Holokost’tan sağ kalanlar ve Vietnam Savaşı gazilerinin çocukları üzerine yapılan araştırmalar çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur: Aynı gruplar içinde bile travmanın etkileri kişiler arasında tamamen farklılık göstermektedir. Kimi bireyler son derece yıkıcı olaylar yaşamış olsa da doyumlu bir hayat sürdürebilmektedir. Öte yandan, kimi insanlar daha “hafif” sayılabilecek olaylarla karşılaşsalar bile bundan derin şekilde etkilenmektedir. 

Dr. Fenerci, bu farklılıkları açıklamak için yatkınlık-stres modelini (diathesis-stress model) kullanır. Bu modele göre, genetik yatkınlıklarımız ve stresli yaşam olayları birlikte etkileşerek sonuçları belirler. Travmanın şiddeti ve sürekliliği de belirleyici öneme sahiptir. Dr. Fenerci’nin ifadesiyle: “Travma ne kadar kronik veya şiddetliyse — örneğin Holokost gibi son derece ağır ve uzun süreli bir travma — bu travmanın, onu yaşayan nüfusun büyük bir kısmı üzerinde etkili olma olasılığı da o denli yüksektir.” 

Aynı ailede büyüyen ve genlerinin yarısını paylaşan kardeşler bile çok farklı sonuçlar yaşayabilir. 

Beynin Travmayı İşleme Biçimi 

Travmanın beyinde nasıl işlendiğini anlamak, onun neden hem bizi hem de çocuklarımızı yıllar boyunca etkileyebildiğini açıklamaya yardımcı olur. Beyin, travmatik deneyimleri sıradan anılardan farklı bir şekilde işler. 

Travmatik olarak algıladığımız bir olay meydana geldiğinde, “savaş ya da kaç” tepkisi devreye girer. Vücudumuz stres hormonlarıyla (örneğin kortizol, adrenalin) dolar. Bu süreç özellikle ailevi travmalarda ve tekrarlayıcı biçimde yaşandığında iki sonuca yol açabilir: 

1. Travmatik anının canlı ve tekrar eden şekilde zihne geri dönmesi (ör. travmatik yeniden yaşantılama). 

2. Travmayı bütünüyle unutmak ya da bilinçdışına bastırmak. 

Travmatik Olaylar Sırasında Beynin İşleyişi 

Travmatik olaylar sırasında, beynimizin limbik sistemi, hayatta kalmamızı sağlamak için aşırı çalışır. Ancak frontal lob — net düşünmemize ve olayları anlamlandırmamıza yardımcı olan beyin bölgesi — kapanır. Frontal lob, anılarımızı organize etmemizi ve başımıza gelenleri anlamamızı sağlar. 

Bu hayatta kalma mekanizması, travma konuşulmadığında sorun haline gelir. Travma hakkında konuşulmadığında, travmayı yaşayan kişi olayları işleyip anlamlandırma fırsatını bulamaz. 

Sorun Yaratan İletişim Uçları 

Aileler travmayı çok farklı şekillerde ele alır. Kimileri hiç konuşmaz, kimileri sürekli tartışır. Her iki yaklaşım da sorunlara yol açabilir. 

Tam Sessizliğin Tehlikesi 

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon Amerikalılar, toplama kamplarında yaşadıkları deneyimlerden neredeyse hiç bahsetmedi. Bu durum, çocuklarında kalıcı etkiler bıraktı. Travmaya maruz kaldığımızda, bu deneyimler bizi birçok farklı şekilde etkiler. Yaşananları anlamlandırma fırsatı bulamazsak, bu etkiler ilişkilerimizde ve günlük yaşantımızda sürekli kendini gösterir. 

Sürekli Tekrar Etmenin Sorunu 

Tam tersi bir uç örnek, travmanın aşırı biçimde tartışıldığında neler olabileceğini gösterir. Bir büyükbaba öylesine istismarcıydı ki, bir keresinde karısını ve çocuklarını silah zoruyla hizaya dizmiş ve hepsini öldürmeyi, ardından kendini öldürmeyi planlamıştı. Sadece annenin banyodan çıkarak ona durmasını bağırması üzerine silahı bırakması ve büyükannenin o gece tüm çocukları evden gizlice çıkarmasıyla felaket önlenebilmişti. 

Dört büyük kız kardeş, yaşamları boyunca çeşitli bağımlılık sorunları geliştirdi. Ancak başka bir süreç de işliyordu: “Aile bir araya geldiğinde, istismara dair tüm anılarını son derece ayrıntılı ve acı verici biçimde tekrar tekrar konuşurlardı.” Buna rağmen, sevgi dolu bir evde büyüyen bir torun kız, kendini sürekli korku içinde buldu ve nedenini anlayamadı. Bu sürekli anlatım, dolaylı travmaya (vicarious traumatizationyol açabilir. Sevdiğimiz birinin yaşadığı travmatik olayı duyduğumuzda, biz de bu durumdan etkilenebiliriz. 

Son Düşünceler 

Nesiller arası travmayı anlamak, ebeveynlikte yaşadığımız birçok zorluğun kişisel başarısızlıklar olmadığını görmemize yardımcı olur. Bunlar, doğmadan önce yaşanmış travmaların bir sonucu olabilir. Bu bilgi hem sarsıcı hem de umut verici olabilir — sarsıcı, çünkü travmanın etkileri düşündüğümüzden daha geniş kapsamlıdır; umut verici, çünkü anlamak, farklı seçimler yapabilme gücü verir. Bu dizinin bir sonraki yazısında, nesiller arası travmanın ebeveynlikte nasıl ortaya çıktığını inceleyeceğiz — çocuklarımızın yoğun duygularına verdiğimiz tepkilerden, fark etmeden tekrar ettiğimiz davranış kalıplarına kadar. Bu döngüleri kırmak, yalnızca daha iyi ebeveyn olmaya çalışmaktan çok daha fazlasını gerektirir. 

Orjinal Metin: How Family Trauma Shapes Your Parenting Without You Knowing - Jen Lumanlan M.S., M.Ed. 

Çeviren: Madina Sadigova  

Deneyimimizi geliştirmek için çerezler kullanıyoruz