Duyusal İşleme ve Duygusal Regülasyon: Çocukluktan Sonra Ne Olur?

Duyusal İşleme ve Duygusal Regülasyon: Çocukluktan Sonra Ne Olur?

Duyusal İşleme ve Duygusal Regülasyon, insan psikolojisinin iki önemli yönünü temsil eder. Her ikisi de çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinde önemli değişiklikler geçirir.

Duyusal İşleme

Duyusal işleme, çevreden gelen duyusal bilgilerin beyin tarafından nasıl algılandığı ve işlendiğiyle ilgilidir. Bu süreç, görme, işitme, dokunma, tatma ve koklama duyuları aracılığıyla gerçekleşir.

Çocukluktan Sonra Ne Olur?

  • Beyin Gelişimi: Çocukluktan yetişkinliğe geçiş sırasında, beyin duyusal bilgileri işleme kapasitesini artırır. Bu, daha karmaşık duyusal bilgileri anlamlandırma ve tepki verme yeteneğinin gelişmesi anlamına gelir.
  • Duyusal Hassasiyet: Bazı bireylerde, özellikle ergenlikte, duyusal hassasiyet artabilir. Bu, bazı duyusal uyaranlara karşı daha güçlü tepkiler verilmesine yol açabilir.
  • Duyusal Seçicilik: Yetişkinler, genellikle çocuklara göre daha seçici duyusal algılamalara sahip olurlar, yani önemsiz uyaranları daha iyi filtreleyebilirler.

Duygusal Regülasyon

Duygusal regülasyon, kişinin duygularını anlama, ifade etme ve yönetme yeteneğidir. Bu, hem içsel duygusal durumları hem de dışsal duygusal ifadeleri kapsar.

Çocukluktan Sonra Ne Olur?

  • Duygusal Farkındalık ve İfade: Yetişkinlik, duygusal farkındalığın ve ifadenin arttığı bir dönemdir. Kişiler duygularını daha iyi tanır ve ifade ederler.
  • Duygusal Kontrol: Genç yetişkinler, duygusal tepkilerini kontrol etme ve yönetme konusunda daha becerikli hale gelirler. Bu, daha etkili stres yönetimi ve problem çözme becerileri anlamına gelir.
  • Sosyal ve Kültürel Etkileşimler: Yetişkinler, çevresel ve kültürel beklentilere göre duygusal tepkilerini düzenlemeyi öğrenirler.

Genel Bakış

  • Gelişim Süreci: Her iki alan da gelişim sürecinin bir parçasıdır ve bireyin yaşam boyu deneyimleri ve öğrenmeleriyle şekillenir.
  • Kişisel Farklılıklar: Bireyler arasında duyusal işleme ve duygusal regülasyon konusunda büyük farklılıklar olabilir. Bu farklılıklar genetik, çevresel ve kişisel deneyimlere bağlı olarak değişir.
  • Destek ve Müdahale: Bazı bireyler, bu alanlarda zorluklar yaşayabilir. Eğitim, terapi ve diğer destekleyici müdahaleler, bu süreçlerin daha sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olabilir.

Bu konular, çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinin önemli ve karmaşık yönlerini temsil eder ve bireyin genel psikolojik sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

Bu yazımızda; borderline kişilik bozukluğunun (sınırda kişilik bozukluğu) çocukluktaki temellerini inceleyeceğiz. Detaylı bilgi için yazımızın altında yer alan bağlantılardan sayın eğitmenimiz Zach Rosenthal’ın çalışmalarını inceleyebilirsiniz.

Uzmanlar; bir çocuğun gelişimini incelediğinde çocuğa duyusal ve duygusal bir pencereden bakar.Duyusal modülasyon ve duygusal düzenleme çocuğun davranışınını oluşturur. Çocuklar ile yapılan terapotik çalışmalarda da bu iki temel unsur ile çalışılır.

Erken yaşta gelişen benlik duygusundan ve mizaç ile kişilik arasındaki farka da kısaca göz atalım. Kişilik, benzersiz ve herkeste parmak izi gibi biriciktir. Mizaç ise doğuştan getirilen genetik ve sosyo-kültürel etkileşimle öğrenilen yapıdır bu bağlamda, genetik ve çevresel faktörler tarafından belirlenen davranış, duygu ve düşünce biçimi olarak tanımlanabilir.

Çocuklukta duygusal regülasyon ve duyusal işleme sağlıklı biçimde desteklenmezse çocukluktan sonra kişilik bozuklukları örgütlenmesi ve diğer patolojik yansımalar ortaya çıkabilmektedir.

Çocukluktaki oluşumların yetişkinlik hayatına yansıması üzerine çalışan (özellikle sınırda kişilik bozukluğu) sayın Zach Rosenthal’ı ve çalışmalarına göz atalım.

Zach Rosenthal, Duke Üniversitesi’nde Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölümü ile Psikoloji ve Sinirbilim Bölümü’nde ortak atanan bir klinik psikolog ve doçenttir. Misfoni ve Duygu Düzenleme Merkezi (CMER), Duke Bilişsel Davranışsal Araştırma ve Tedavi Programı (CBRTP), Duke Klinik Psikoloji Burs Programı Direktörü ve Duke Üniversitesi Tıp Merkezi Eş-Baş Psikoloğudur. 2014 – 2019 yılları arasında Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Anabilim Dalı Klinik Hizmetler Başkan Yardımcılığı görevini yürütmüştür.

Dr. Rosenthal’ın 75’in üzerinde yayını vardır.

Çağdaş bilişsel davranışçı terapilerde uzmanlığa sahip, Kuzey Carolina’da lisanslı bir psikologdur ve sınırda kişilik bozukluğunun diyalektik davranış terapisi (DBT) kullanılarak tedavisinde uzmandır.

Şu an Dr. Rosenthal; araştırma, idari görevler ve klinik uygulamanın yanı sıra, lisans ve lisansüstü öğrencilerine eğitim vermekte ve bilişsel davranışçı terapi methodları ile de terapistlik yapmaktadır. DİLGEM aracılığı ile Türkiye’deki uzmanlara da eğitim vermektedir.

Dr. Rosenthal’ın uzmanlık alanı olan kişilik bozuklıkları ve çocukluktaki temellerine ilişkişerini;  Dr. Rosenthal’ın yayınları üzerinden kısaca bakalım.

Borderline kişilik bozukluğu, duygu düzenleme güçlükleri ile karakterize edilen bir bozukluktur.Kişilik bozukluklarının tedavisine yönelik bilişsel ve davranışsal psikoterapiler 30 yılı aşkın bir süredir geliştirilmekte ve değerlendirilmektedir. Belirli bir psikoterapötik yaklaşımı belirtmek için yaygın olarak kullanılmasına rağmen, bilişsel davranışçı terapi (BDT), genel olarak psikiyatrik bozukluklar veya özel olarak kişilik bozuklukları için tek veya tek tip bir tedavi protokolü değildir.

Bunun yerine, BDT’nin çoğul biçimi (yani, BDT’ler), öğrenme kuramları ve temel bilime dayanan ampirik olarak desteklenen davranışsal, duygusal ve bilişsel değişim ilkeleriyle birbirine bağlanan bir müdahaleler ailesini ifade eder. Bu tedaviler arasında diyalektik davranış terapisi, şema odaklı terapi ve kişilik bozuklukları için bilişsel terapi yer alır.

Önceki çalışmalar, borderline kişilik bozukluğu (BKB) teşhisi konan bireylerde duygu tanımada anormallikler olduğunu göstermiştir. Ancak bu anormalliklerin ne kadarının duygusal durumlara veya duygulanımlara atfedilebileceği henüz bilinmiyor. Bu noktada, Dr. Rosenthal ve arkadaşları ‘’Duygularımızla kör olmak: Borderline kişilik bozukluğunun etkisi ve duygu tanıma duyarlılığı üzerindeki etki ‘’ üzerine geniş çaplı bir çalışma yaptılar. Bu çalışma, pozitif duygulanım ve negatif duygulanımın duygu tanıma duyarlılığı üzerindeki bağımsız etkilerini araştırmayı amaçlamıştır.

Kişilik bozukluğu, sadece duygulanım bozukluğu veya psikopatolojisi olmayan 118 yetişkinden oluşan bir grup oluşturuldu. Katılımcılar, olumlu ve olumsuz etkilere ilişkin kişisel bildirim değerlendirmelerini ve duygu tanıma hassasiyetine ilişkin iki davranışsal değerlendirmeyi tamamladı. Hem pozitif hem de negatif etkinin, borderline kişilik bozukluğunun etkisinin ötesinde, her iki görevde de daha düşük genel duygu tanıma duyarlılığını öngördüğünü bulundu.

Borderline kişilik bozukluğu tanısının anlamlı, bağımsız bir etkisi bulunmadı. Ek olarak, BKB tanısının bir görevde olumsuz duygulanım ve duygu tanıma duyarlılığı arasındaki ilişkiyi düzenlediğini bulundu. Bu çalışmadan elde edilen bulgular, diğer insanların duygusal ifadelerine duyarlılığın, BKB tanısının etkisinin ötesinde duygulanımdan etkilenebileceğini düşündürmektedir. Duygu tanıma ve BKB ile ilgili gelecekteki araştırma çabaları için çıkarımlar tartışılmaktadır.

Dr. Rosenthal’ın çalışmaları şunu da kanıtlar; diyalektik davranış terapisi; kendine zarar verme davranışı, intihar girişimleri, intihar düşüncesi, umutsuzluk, depresyon, bulimia ve madde kullanımı dahil olmak üzere BKB ile ilişkili çeşitli sorunları azaltmak için etkili bir tedavi olduğunu göstermektedir.

Duygusal işlevsellik ile ilgili problemler borderline kişilik bozukluğunun (BKB) merkezi olarak kabul edilse de, BPD’de duygusal tepkiyi incelemek için laboratuvar biyodavranışsal ölçümleri (nöro görüntüleme ve psikofizyolojik ölçümler dahil) kullanan çalışmalar ancak son zamanlarda başlamıştır. Klinik olarak ilgili fenomenleri araştırmak için sistematik bir araştırma programında kullanılan temel bilim metodolojilerinin uygulanması, genellikle translasyonel araştırma olarak adlandırılır, BKB’nin değerlendirilmesi ve tedavisinin ilerlemesinde büyük umut vaat etmektedir. BKB’de duygu üzerine translasyonel araştırma yapılırken yaygın olarak karşılaşılan problemler ana hatlarıyla belirtilmiş ve bu problemlere çözümler önerilmiştir.

Yapılan son araştırmaların sonuçlarına göre; duygu düzensizliğinin belirli yönlerinin borderline kişilik bozukluğu ile az ya da çok alakalı olabileceğini öne sürer. Genel olarak; sonuçlar, artan duygusal duyarlılığın borderline kişilik bozukluğunun temel bir özelliği olabileceği iddiasını destekliyor gibi görünmektedir.

Kaynakça:

https://psycnet.apa.org/record/2006-20696-021

https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/2043808718818878

https://psycnet.apa.org/record/2020-10989-065

ŞUBELERİMİZ