İşitme Kaybı
İşitme Kaybı
İşitme duyusunu sağlayan dış, orta, iç kulak yapıları ile işitme yollarının ve işitme korteksinin herhangi bir yerinde oluşan patolojiler işitme kaybına neden olur. Periferal işitme sisteminde oluşan sorunlar işitme kaybı, santral sistemde oluşan sorunlar ise santral işitme bozukluğu5 olarak adlandırılır. İşitme kaybının derecesini, konfigürasyonunu ve konuşma üzerine etkisini anlamak için odyogramdan yararlanılır.
Odyogramda yatay eksende çevresel sesler, saniyede oluşan vibrasyon sayısına göre “frekans” Hertz (Hz) cinsiden, sesin yüksekliği ise “şiddet” desibel (dB) cinsinden gösterilir. Odyogramda her bir frekansta belli şiddet seviyesinde elde edilen işitme eşikleri, kişinin işitme sorunu olup olmadığı konusunda karar verilmesini, var ise işitme yeteneği ve dolayısı ile konuşulanları anlama işlevi hakkında bilgi sahibi olunmasını sağlar.6 Çok hafif derecede bir işitme kaybı var iken sessiz ortamlarda konuşmayı anlama yetisinde anlamlı bir etkilenme gözlenmez; ancak bu kadar hafif bir işitme kaybında dahi gürültülü ortamlarda anlama becerisi oldukça fazla etkilenir.
Hafif orta derecede işitme kaybı var ise, özellikle yüksek frekanslar olarak tanımlanan tiz sesleri duyma bölgesi etkilendiğin de, hem sessiz hem de gürültülü ortamlarda kişinin konuşulanları anlama yetisinde anlamlı bir düşüş gözlenir. Bu tipteki işitme kaybında sessiz ortamda kişi konuşma konusu hakkında bilgi sahibiyse ve yüz yüze konuşuyorsa çok sıkıntı yaşamazken, özellikle gürültülü ortamda işitme cihazı kullanmıyorsa söylenilen mesajın yaklaşık %50 -70’ini kaçırma olasılığı oldukça yüksektir.
Orta derecede işitme kaybı varsa ve işitme cihazı kullanmıyorsa, yüz yüze konuşsa dahi konuşulan konuların birçoğunu anlamama sorunu yaşayacaktır. Cihaz kullanmadığı sürece kendi sesini daha rahat duyabilmek için daha yüksek sesle konuşacaktır. Çok ileri derecede işitme kaybında ise kişi, çevresel sesleri vibrasyon olarak adlandırılan titreşimler olarak algılayacaktır. Konuşma algısının temel dayanağı ise sadece görsel olarak dudak okumaya bağlı olacaktır. İşitme cihazlarının sağladığı amplifikasyon olmadığı sürece çevredeki yüksek şiddetteki sesleri bile duymada sorun yaşayacaktır.
Yaşlılık Döneminde İşitme Kaybı Nedenleri
İnsanlar yaşlandıkça, kronik hastalıkların ortaya çıkma olasılığı da artmaktadır. Genel olarak 65 yaş ve üstü popülasyonda en az bir kronik rahatsızlık görülme oranı yaklaşık %80 olarak ön görülmektedir. 13 İlerleyen yaşla birlikte tüm işitme sistemi de değişime uğramaktadır. Kulak kepçesinde büyüme, dış kulak yolunda katılaşmış kulak kiri, özellikle erkeklerde kıllanmada artış, kulak kanal derisinde atrofi, elastikiyet kaybı, yüksek frekanslarda hava yolu iletim özelliklerini bozacak şekilde kıkırdak büyümesi gibi yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ileri yaşlarda dış kulakta en çok görülen sorunlardır.
14 Timpan zar, kemikçikler ve orta kulak kaslarında da yaşlanma ile birlikte belirgin değişiklikler gözlenmektedir. Etholm ve Belal15 orta kulakta yaşlanma ile birlikte görülen değişiklikleri rapor etmişlerdir: Araştırmacılara göre a) timpan zarı daha sert, daha ince ve daha az damarlı hale gelmekte, b) çekiç ve örsün eklem yaptığı bölgelerde kalsifikasyon c) östaki borusunda ossifikasyon ve kalsifikasyon d) orta kulak kaslarında atrofi ve dejenerasyon olabilmektedir.
Kulağa toksik etkisi olan ilaçlar kullanmak, gençlik yıllarında yüksek sesle müzik dinlemek, gürültülü ortamlarda uzun yıllar çalışmak ve biyolojik yaşlanma iç kulaktaki tüylü hücrelerin harabiyetine neden olan önemli faktörlerdir.16 İleri yaşlarda kulak ve işitme sorunlerinin daha sık görüldüğü ve etkisinin daha fazla olduğu alan iç kulaktır. Günümüzde geriyatrik odyoloji değerlendirmelerinde, hastanelerin Odyoloji bölümlerinde ayrıntılı öykü alma, saf ses hava-kemik yolu işitme eşiklerinin tespiti, elektro akustik ölçümlerle dış, orta ve iç kulak değerlendirmeleri, işitsel potansiyel kayıtlar ile işitme siniri ve işitme yollarının değerlendirmesi, işitsel kortikal kayıtlar ile korteks seviyesinde değerlendirmeler çok etkili bir biçimde yapılabilmektedir.
Koklear işitme kayıpları olarak adlandırılan iç kulak işitme sorunlarında en önemli risk faktörü ise yaştır.17 İşitmenin ilerleyen yaşla birlikte giderek azalması olarak nitelendirilen ve presbiakuzi olarak adlandırılan yaşa bağlı işitme kaybı, iç kulakta biyolojik yaşlanmaya bağlı olarak tüylü hücre harabiyeti ile karakterizedir.18 İç kulakta korti organında, stria vaskularisde, spiral ganglionlarda, baziller zar ve vasküler mekanizmada yaşa bağlı oluşan değişikliklerde patolojinin derecesi arttıkça presbiakuzi oluşma ihtimali ve derecesi de artmaktadır.
Son dönemlerde yapılan araştırmalar, yaşlı nüfusta görülen işitme sorunlarının belirli özellikleri olduğunu göstermektedir.
19,20,21 Yaşa bağlı işitme kayıplarının en önemli özelliği, özellikle saf ses işitme eşiklerinde düşüş ve konuşmayı anlamama sorunlarıyla karakterizedir. İlerleyen yaşla birlikte kokleada tiz seslerin duyulduğu 1000 Hz ve üzerindeki frekanslarda işitme kaybının daha fazla olduğu görülmektedir. İşitme hassasiyeti yaşla doğru orantılı olarak artmaktadır. İşitme kaybı daha çok bilateral, simetrik ve kokleadaki hasarlara bağlı olarak oluşan sensorinöral kökenlidir. Yüksek frekanslarda (tiz ses bölgesi) görülen işitmede azalma sorunu, erkeklerde kadınlara göre daha fazladır.
İşitme kaybı, yaşlı erkeklerde daha çok hafif derece ile orta-ileri derece arasında değişen bir ortalama ile bilateral ve ani düşüş gösteren bir kayıp şeklindeyken; yaşlı kadınlarda daha çok hafif-orta derecede, yavaş bir eğimi olan (ani düşüş göstermeyen) bilateral, simetrik sensorinöral işitme kaybı ile karakterizedir. Huzurevlerinde kalan yaşlılarda ise daha çok orta-ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı görülmektedir.19 İleri yaşlarda, işitme duyarlılığının azalması ile birlikte özellikle gürültülü ortam içinde konuşmayı ayırt etme sorunlarında da artış görülmektedir.
Günlük hayat içinde genellikle karşılaşılan sorunlar; normal konuşmayı duymada zorlanma, insanların ne söylediğini anlamak için yüzlerine dikkatle bakma, insanlara söylediklerini tekrarlatma ihtiyacı hissetme, televizyon ve radyonun sesini aşırı açma, konuşurken karşıdaki insanın fısıldadığı hissi, kulakta enfeksiyon, ağrı veya çınlamanın uzun süre devam etmesi, duymaya çabalarken yorgunluk ve rahatsızlık hissi, telefonla konuşurken bir kulağın daha iyi duyması şekilde özetlenebilir.
Konuşmayı ayırt etme skorları ise ilerleyen yaşla birlikte orantılı olarak düşüş göstermektedir. Altmış yaş civarında %16 düşüş gösteren konuşmayı ayırt etme skorları, 70’li yaşlarda %32, 80’li yaşlarda ise %64 oranlarında ortalama düşüşler göstermektedir. Cervera ve arkadaşları. 2009 yılında yapmış oldukları çalışmada, normal işitmesi olan gençlerle, yaş aralığı 55-65 yaş arasında değişen ve normale yakın dereceden orta derecede işitme kaybına sahip olan genç-yaşlı grup arasında farklı konuşmayı ayırt etme işlemlerini değerlendirmişlerdir. Genç gruba göre, genç yaşlı grupta konuşmayı anlama ve kelimeyi ayırt etme işlemlerinde daha kötü performans gösterdiklerini rapor etmişlerdir.
Bu çalışmada bilişsel işlemlerde yaşla birlikte görülen azalmanın konuşma algılamasında da kötüleşmeye sebep olduğu belirtilmiştir. Günümüzde geriyatrik odyoloji değerlendirmelerinde, hastanelerin Odyoloji bölümlerinde ayrıntılı öykü alma, saf ses hava-kemik yolu işitme eşiklerinin tespiti, elektro akustik ölçümlerle dış, orta ve iç kulak değerlendirmeleri, işitsel potansiyel kayıtlar ile işitme siniri ve işitme yollarının değerlendirmesi, işitsel kortikal kayıtlar ile korteks seviyesinde çok etkili bir biçimde yapılabilmektedir.
Yaşlılık Döneminde Odyolojik Tedavi ve Rehabilitasyon
Günümüzde yaşa bağlı gelişen işitme kayıplarında hava yolu ve kemiğe yerleştirilen işitme cihazları ve koklear implant uygulamaları başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Bu uygulamalarda amaç işitme kaybından kaynaklanan dezavantajları en aza indirgemektir. Yaşlı bireylerde her türlü cihaz uygulamasında kişinin psişik özellikleri, yakın çevresinin motivasyonu, görme, el ile kavrama, mental becerileri maddi olanakları ve kozmetik kaygıları da göz önünde tutulması gereken en önemli faktörlerdir.
Presbiakuzide işitme cihaz uygulaması işitme kaybının tipi ve derecesine göre ve yukarıda sayılan faktörlere bağlı olarak oldukça etkili olmaktadır. Mevcut işitme cihazları kulak arkası, kulak içi, kanal içi gibi farklı tip, boyut ve biçimde kullanılabilmektedir. Ayrıca gelişen teknoloji ile sadece lineer amplifikasyon sağlayan analog işitme cihazlarının yerine, birden fazla ortama göre ayarlama özelliği olabilen, programlar arası otomatik geçişler yapabilen, arka plan ve rüzgar gürültüsünü kesen, birden fazla mikrofonlu dijital işitme cihazları daha fazla kullanılmaya başlanılmıştır.
Ancak burada en önemli nokta işitme cihaz seçiminde odyoloji uzmanının kilit noktası olması ve işitme cihaz model ve özelliklerinin, zayıf ince motor becerisi olan yaşlı bireylere göre seçilmesi gerekliliğidir. Ayrıca, arka plan gürültüsünü azaltan yardımcı dinleme cihazları ile yaşam kalitesi de artırılmaya çalışılmalıdır. İşitme cihazı kullanımı ile yaşlı bireylerde sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde iyileşme olmasına yardım edilmelidir.
Amerika’da işitme kaybı olan yaşlılarda demografik bilgilerin ve yaşam kalitesinin incelendiği “The National Council on the Aging” tarafından yürütülen aynı çalışmada 2304 işitme kayıplı yaşlı bireyde, işitme cihazı kullanmanın etkileri incelenmiştir.27 Ayrıca yaşlı bireylerin çevresinde bulunan 2090 kişi ile de bir anket çalışması yürütülmüştür. Çalışmada işitme cihazı kullanmayan yaşlı bireyler kendilerini daha üzgün ve depresif hissettiklerini ve daha az sosyal aktivite katılımı yaptıklarını; işitme cihazı kullanan yaşlı bireyler ise işitme cihazından fayda gördüklerini, kendilerini daha güvenli hissettiklerini ve diğer aile bireyleri ile daha iyi iletişime geçtiklerini belirtmişlerdir.
Medikal veya cerrahi tedaviye yanıt vermeyen orta kulak sorunlarında işitme sorunlarını en aza indirgemek için uygulanan kemiğe yerleştirilen işitme cihazlarında amaç kemik yolu titreşimiyle sesleri duyurmaktır. Yaşlı bireylerde kemiğe takılabilir işitme cihazları ile ilgili literatürde çok fazla çalışma bulunmamaktadır. Ancak Wolf-Magele ve arkadaşları, 2011 yılında yaptıkları retrospektif çalışmada 60 yaş üstü ve 60 yaş altı hastada Vibrant Sound Bridge (VSB) implantının etkilerini incelemişlerdir.28 Araştırmacılar yaşa bağımlı olmadan VSB kullanımı ile hastaların işitme eşiklerinde ve konuşmayı anlama performanslarında iyileşme olduğunu, VSB’de medikal ve ameliyat komplikasyon riskinin düştüğünü, kullanım kolaylığından dolayı hastaların memnun olduğunu, yaşa bağlı olmadan kemiğe yerleştirilen işitme cihazlarının genç ve yaşlılarda rahatlıkla uygulanabileceğini belirtmişlerdir.
Uziel ve arkadaşları yaşları 32-67 yaş arasında değişen 6 hastada VSB ile konvansiyonel işitme cihazları arasındaki farkı araştırmışlardır.29 Araştırma sonucunda hastaların konvansiyonel işitme cihazlarını, yararlarının yetersiz olması (%83), kozmetik sebepler (%83), yetersiz ses kalitesi (%67) ve geribildirim sesi (%50) nedenleri ile tercih etmedikleri, VSB ile genel memnuniyetin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Yaşlı bireylerde kemiğe yerleştirilen işitme cihazlarında yapılan çalışmaların sayısı az olsa da, yukarıdaki çalışmalarda elde edilen bulgular konvansiyonel işitme cihazlarını çeşitli sebeplerle kullanmayan bireylerde bu tür implantların tercih sebebi olabileceğini desteklemektedir. Yaşlı bireylerde koklear implant uygulamalarında temel tartışma konusu genel yaşlanma nedeni ile yaşlı bireylerin koklear implanttan yeteri kadar yarar görmeyeceği şeklindeydi.
Ancak günümüzde yapılan çalışmalar ve uygulamalar işitme cihazından fazla yarar görmeyen, ileriçok ileri derecede iç kulak kaynaklı işitme kaybı olan yaşlı bireylerde koklear implant uygulamalarının oldukça başarılı olduğunu göstermektedir.30,31,32 Koklear implant 60 yaş ve üstü bireylerde 1990’lı yıllardan itibaren güvenilir olarak uygulanmakta ve gerek intra-operatif gerekse post-operatif komplikasyon oranı oldukça düşüktür.30 Yaşları 65-80 arasında değişen postlingual işitme kaybı olan ve koklear implant kullanan 38 yaşlı bireyde yapılan uzunlamasına çalışmada konuşmayı anlama performans testlerinde başarılı test sonuçları rapor edilmiştir.
31 Bir başka çalışmada ise yaşları 65-91 yaş arasında değişen 258 koklear implant kullanıcısı ile yaşları 14-64 yaş arasında değişen 491 koklear implant kullanıcısının konuşma performansları incelenmiştir. Bu çalışmada yaş faktöründen ziyade, işitme kaybı süresinin düşük konuşmayı anlama performansı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.32 Yaşa bağlı işitme kaybında iç kulakta hasarlı tüylü hücreler tedavi edilemediği için, işitme cihazları ve koklear implanttan sonra uygulanan rehabilitatif yaklaşımlar içinde; bireyin yaşam kalitesini yükseltmek, çevre ile iletişimini sağlıklı yürütebilmesini sağlamak, özellikle yalnız yaşayanların hayatlarını başka kişilere bağımlı olmadan sürdürebilmelerini sağlamak, işitme kaybının etkilerini en aza indirgemeye çalışmak en etkili çözümdür.
Kricos ve Holmes33 yaptıkları çalışmada işitme cihazı kullanan yaşlı bireylerde analitik işitsel rehabilitasyon ve aktif dinleme rehabilitasyon programlarının etkilerini incelemişlerdir. Araştırmacılar aktif dinleme eğitiminin yaşlı bireylerde özellikle gürültülü ortamda konuşmayı anlama performanslarında ve psikososyal becerilerinde iyileşme sağladığını rapor etmişlerdir. Yaşlı bireylerde görülen işitme kaybından kaynaklanan dezavantajları en aza indirgemede odyoloji uzmanları ve yaşlı birey yakınlarının uyumlu bir biçimde çalışması, yaşlı popülasyonda işitme cihazı veya koklear implant uygulamalarında başarı performansını artırmada önemli rol oynamaktadır.
Kaynakçaya buradan ulaşabilirsiniz.