Televizyonun Çocukların Dil Öğrenimi Üzerindeki Etkileriyle Boğuşmak

Televizyonun Çocukların Dil Öğrenimi Üzerindeki Etkileriyle Boğuşmak

Çalışmalar, bebeklerde televizyon ve dil gelişimi arasında bir bağlantı olduğunu bildirmektedir. Bebekler televizyon izlemeye ne kadar çok zaman ayırırsa, konuşmayı o kadar yavaş öğrenirler. Bu sonuçlara bakarak bazı insanlar televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerinin doğrudan ve olumsuz olduğu sonucuna varıyor. Ama korelasyon nedensellik değildir ve sorunun daha ayrıntılı bir analizi çok farklı bir sonucu destekler. Televizyon, daha yavaş dil edinimiyle bağlantılıdır çünkü TV zamanı, bebekler ve yetişkinler arasındaki konuşma süresinin yerini alma eğilimindedir.

Araştırmalar Gerçekte Ne Gösteriyor?

Televizyon yalnızca bilgi aktarımı için bir araçtır. Elbette önemli olan, ortamın kendisi değil, bilgidir.
Konuyla ilgili yapılan çalışmalar, Blues İpuçları gibi yaşa uygun eğitim programlarını izleyen çocukların, bilgileri hatırlama ve şovlarda modellenen problem türlerini çözme yeteneklerinde anında gelişme gösterdiklerini göstermiştir.
Televizyonun hızlı temposu veya hızlı sahne değişimi gibi belirli yönleri, küçük çocukların kısa dikkat sürelerinin gelişmesine katkıda bulunabilir. Bu fikir, “hızlı düzenlenen” ve “yavaş düzenlenen” televizyonun 4-7 yaşındaki okul çocukları üzerindeki etkilerini karşılaştıran yakın tarihli bir deney de dahil olmak üzere çeşitli çalışmalardan destek almaktadır.
Muhtemel görünen şey, bebeklerin TV programlarını izleyerek ve dinleyerek konuşmayı öğrenmede nispeten zor zamanlar geçirmesidir. Konuşmayı öğrenmek için bebekler sosyal etkileşime ihtiyaç duyuyor.
Konu konuşmayı öğrenmek olduğunda hiçbir şey canlı bir sohbeti yenemez.
Dil edinimi alanında önde gelen bir araştırmacı olan Patricia Kuhl, bebekler üzerinde yapılan bazı deneylerde bu noktayı göstermiştir. Kuhl ve meslektaşları, 9 aylık Amerikan bebeklerine yabancı bir dil olan Mandarin Çincesi sundu. Bir deneyde, bebeklerin gerçek, canlı bir Mandarin konuşmacısı ile etkileşime girmesine izin verildi. 12 seanstan sonra, bu bebekler Mandarin dilinde yaygın olan belirli konuşma seslerini ayırt etme konusunda gelişmiş bir yetenek gösterdiler.
Ancak deney, yalnızca televizyonda dil öğretmenlerini izleyen başka bir grup çocukla tekrarlandığında sonuçlar farklıydı. TV aracılığıyla Mandarin’e maruz kalan bebeklerin Mandarin konuşma seslerini ayırt etme olasılıkları hiç ders görmemiş bebeklerden daha fazla değildi.
Her iki deneyde de Mandarin konuşmacıları doğrudan bebeklere baktılar, oyuncakları tartıştılar ve “bebeklere yönelik konuşma” olarak bilinen özel, “bebek dostu” konuşma tarzını kullandılar. Deneyler arasındaki fark sosyal faktördü. Kuhl’un belirttiği gibi, “bebekler dil öğrenirken görünüşe göre kayıtlı konuşmalardan ziyade sosyal bir öğretmene ihtiyaç duyuyor”.
Sonuç olarak araştırmalar, hikâye dinlemenin veya TV izlemenin değil de çocuklarla direkt olarak konuşmanın erken dil gelişimi üzerinde güçlü bir olumlu etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Bu fikir, sıfır ila dört yaş arası küçük çocuklara kayıt cihazları takan yeni bir çalışma ile de desteklenmektedir. Cihazlar, araştırmacıların, her çocuğun ne kadar yetişkin konuşma ve televizyon yaşadığını objektif olarak ölçmesine izin verdi.
Sonuçlar ilgi çekiciydi.
Araştırmacılar, sosyal konuşmanın – yetişkinler ve çocukları arasında bire bir, ileri geri konuşma – daha iyi dil gelişimi ile bağlantılı olduğunu keşfettiler. Bebekler ve küçük çocuklar yetişkin sohbetlerine ne kadar çok zaman dâhil edilirse, dil becerileri o kadar hızlı gelişti.
Buna karşılık, yetişkin monologları dinlemek – hikâye anlatımı dâhil – dil gelişimi ile sadece zayıf bir şekilde ilişkilendirildi. İki yönlü sohbetlerin etkisi, yalnızca yetişkinlerin konuşmasını dinlemenin etkisinden neredeyse 6 kat daha büyüktü.

Peki Ya Televizyon?

Araştırmacılar çocukların televizyon izlerken harcadığı zamanı ve dil becerilerini kontrol ettiklerinde, televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi ne olumlu ne de olumsuzdu.
Diğer, daha yeni çalışmalar da benzer sonuçlar verdi.
Araştırmacılar, küçük çocukların gelişimini takip ettiklerinde, yetişkinlerle daha fazla konuşmaya zaman ayıran çocukların daha geniş kelime dağarcığına sahip olduklarını keşfettiler. Başkalarının konuşmasına kulak misafiri olmak işe yaramaz.
Görüntülü online sohbet teknolojisi ile yapılan deneyler gerçekten ilginç sonuçlar veriyor. Örneğin bebeklerin çevrimiçi görüntülü sohbetlerden kelime öğrenebildiği ortaya çıktı- ancak yalnızca gerçek sohbetin nasıl çalıştığını öğrenme fırsatı buldularsa.
Sarah Roseberry ve meslektaşları, iki tür yetişkin sohbetinden birini deneyimlemeleri için rastgele bir grup küçük çocuğu (24-30 aylık) iki guruba ayırdı: Bir grup onlarla Skype aracılığıyla konuşan bir yetişkinle iletişim kurarken diğer grup Skype aracılığıyla iletişim kuruyor gibi görünen ancak gerçekte önceden kaydedilmiş bir video kaydı izledi.
Her iki durumda da, küçük çocuklar yetişkinle iletişim kurmaya çalıştı, ancak yalnızca “canlı” yetişkin çocukların yorumlarına, sorularına veya yüz ifadelerine uygun şekilde yanıt verdi.
Önceden kaydedilmiş yetişkinler bir televizyon talk-show sunucusu gibi konuştular – seyirciyle etkileşime giriyormuş gibi görünüyordu, ancak çocukların yaptığı veya söylediği hiçbir şeye koşullu olarak tepki veremediği açıktı.
Bu seanslardan sonra, yeni yürümeye başlayan çocuklar, yetişkinin kullandığı yabancı bir kelimeyi öğrenip öğrenmediklerini görmek için test edildi. Yeni kelimenin yalnızca gerçek canlı sohbetlere katılan çocukların öğrendiği gözlemlendi.
Daha yakın zamanlarda, araştırmacılar daha küçük çocuklar (12-25 ay) üzerinde benzer bir test yaptılar ve benzer sonuçlar elde ettiler: Etkileşimli, çevrimiçi sohbetlere katılan bebekler deneyimden öğrenildi tespit edildi.
Bu çalışmalar küçük çocukların görüntülü sohbetlerden öğrenerek konuşma yeteneklerini geliştirdiklerini gösterdi, ancak burada da sınırlar var.
Bu araştırmaların her ikisinde de, çocuklar sadece onlara kelime öğreten bir yabancıyı izlemeye başlamadılar. Görüntülü sohbetler, bir yetişkinin onları isimleriyle karşıladığı ve son etkinlikleriyle ilgili kişisel sorulara yanıt vermelerini istediği bir ısınma dönemiyle başladı (ör. “Bloklarla oynamayı sevdin mi?”).
Bu ön bilgiler, çocukların canlı bir insanla konuştuklarını anlamalarına yardımcı olmuş olabilir. Ve bu ortaya çıkan sonuçlarda ve çocukların kelime öğreniminde etkili olmuş olabilir çünkü araştırmacılar çocukları bu adımları atmadan test etmeyi denediklerinde, çocuklar canlı görüntülü sohbetten bir şeyler öğrenemediler.

Sonuç Olarak?

 
Dil edinimi üzerine yapılan araştırmalar bize, televizyonun öğrenme gecikmelerinin doğrudan nedeni olduğunu söylemiyor. Bunun yerine, daha faydalı mesaj, bebeklerin ve küçük çocukların gerçek kişilerle, ileri geri konuşmalardan yararlandıklarıdır. Dr. Gwen Dewar’ a göre ebeveynler televizyon zamanı hakkında biraz daha az ve çocuklarıyla anlamlı bir sohbet için harcanan zaman hakkında daha çok endişelenmelidir.

Kaynakça

Orjinal makale Dr. Gwen Dewar tarafından yazılmıştır.